22 Aralık 2010 Çarşamba

BU NE YAA !


Dün akşam sahada yeşil formalı bir takım vardı. İyi ki yeşil forma lıydı. Biz sahada böyle ruhsuz oynayan sarı lacivert çubuklu formayı görmeye tahammül edemezdik. Bii ara düşünmedim değil bu bizim takım olamaz. Bu kadar ruhsuz bir takım. Ligde eyvahları oynayan bir Buca karşısında ne kadar aciz durumlara düşen takım Fenerbahçe' miz olamaz. Allahınızı severseniz bii gidin. Ben bir 28 sene daha beklerim ama bu kadar ruhsuz bir takım görmeye tahammül edemem. Ve lütfen adam gibi oynamayacaksanız sakın sarı lacivert çubuklu forma giymeyin......

DİP NOT : Senin taraftarı yolmalık kaz yerine koymana tahammülümüz kalmadı. Senin endüstriyel futboluna sokayım. Bu formaya para verip alanın aklına şaşayım. İnadına sarı lacivert çubuklu.....

17 Aralık 2010 Cuma

GEÇMİŞ OLSUN EFSANE


Efsane futbolcularımızdan Lefter Küçükandonyadis Atina'ya gerçekleştirdiği seyehat sırasında düşerek bacağını kırmıştır. Aynı zamanda kalbinde ödem oluşmuş ve şekeride yüksek seviyede seyretmektedir. Şuan itibari ile Yunanistan'da müşahade altında tutulmaktadır. Kendisine geçmiş olsun deyip acil şifalar diliyoruz.

16 Aralık 2010 Perşembe

MÜKEMMEL ÖTESİ

Okur Yorumu

Giray Bey merhabalar,
Benim adım Tufan, Ankara'da müfettiş olarak olarak görev yapıyorum Farklı bir sitedeki yazınızı okudum.. Tek kelimeyle muhteşem, Basri abinin bende yeri ayrıdır, çünkü benim doğum günüm olan 17 eylül 1979'tan tam 20 sene sonra aynı gün vefat etmiştir.. Ve bu değerlere sahip çıkarak böyle güzel yazılar kaleme alan sizlere bizzat teşekkür etmek istedim.. Endüstriyel futbol zırvalamasının acımasız dişlileri içinde gerçek Fenerbahçeliliğin ne demek olduğunu unutturmak isteyen populist düzene başkaldırınızı yürekten alkışlıyorum.. Fenerbahçelilik bir yürek sızlamasıdır, bir hüzündür, kaybedilen değerler kuşağında.. Bir başkaldırıdır haksızlıklar karşısında.. Yağan yağmurun, karın altında ayak uçlarını hissetmeden, donarak maç izlemektir.. Güneşin altında bütün gün kavrularak maçın başlamasını bekmelek, kokoreç kokuları arasında yeşil sahada süzülen çubukuluları görmek için sabırsızlanmak.. Eminönü'nden kalkan vapurda formalı ve kaşkollu birilerini gördükçe, tanıdık bir gülümseme ile selamlaşmaktır tanımadık yolcularla..
Ben de Ankaragücü maçını, üstelik de Ankaragüçlülerin arasında, Fenerbahçemize yapılan hakaretlerin kulak çarpmaları arasında izledim.. Ruh ikizi "takımdaşları" ve "taraftardaşlarını" bulmanın manasız mutluluğu ve saçma sapan gururu içinde, laciverte kaçan mavileri, solmuş sarıları, kirlenmiş beyazları ve koyuluğu bozlaşmış yeşilleri arasında kopuk bir taraftarlığın temsilcilerine güzel bir ders vermesini bekliyordum Fenerbahçemizin... Her Fenerbahçe maçında ellerini avuşturarak "yolacak kaz" bekleyen onur-sus yöneticlere, kutsal(!) ittifakçılara, temiz-lig(k)çilere.. Küfürbazlara, goygoyculara, işbilmezlere, büyüklük nedir bilmezlere; bir büyüklük, bir efendilik dersi vermesini bekliyordum Fenerbehçemizden.. Öyle ki o tribünün yarısı da benim gibi bekliyordu, bir gol atsa de Fenerimiz, içimizden haykırsak, sessizce.. İşte buradayız diye.. Ki bu durum karşı takım(cıklar)ın gol attığı zaman tribünün çoğunun sevinmemesinden anlaşılıyordu.. Ama olmadı.. Olsun.. Siz yazdınız ya Basri abiyi.. Yazdınız ya "iyi gidenler"i.. O soğuğa sadece bu renkler için katlanan; normal insanların değil, sadece "çubuklu" delilerinin anlayacağı bir frekansta aşklarını yaşayan tüm kardeşlerimin donan ellerinden öptüm ya.. 19 Mayıs stadının üstünden yağan karın Basri Dirmlilerin ruhunu taşıyan yürek savaşçılarının saflığını ve cesaretini gösterdiğini anladım ya..
Ayak parmaklarımın ucu başuna donmamış, değmiş.. Şanlı sarı, onurlu lacivert, efsane çubuklu destanı devam ediyormuş, değmiş.. Yenmeye, yenilmeye değil, Basrilere, Lefterlere, Sporellere gönül kaptıranlar hala varmış, yaşıyorlarmış, değmiş.. Sadece gökte değil, yerde de nefes alıyormuş bunlar, değmiş.. İşte biz buradayız diye haykırabiliyorum şimdi, değmiş.. Kadıköy sahilinde çay içerek çubuklularını görmek için sabırsızlanan herkese selamlar..
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize sağlık..
Yürek var vuruşmaya, soluk var harcanmaya, canlar var verilmeye; Fenerbahçe'ye..
-Tufan

Her sabah bilgisayarımı açtığım zaman ilk yaptığım hareket soldanatak.blogspot.com sayfasını ziyaret etmektir. Yine ne yazmış, neler döktürmüştür diye.Blog sahibi ve yazarı Giray hak ettiği ilgiyi alakayı bu "okur yorumu" yazısında göstermiş Tufan adındaki kardeşimiz. Kendisinede çok teşekkür ediyorum hem soldanataktan aldığım bir alıntıyı ilk benden okuduğunu belirttiği için hemde bu kadar müthiş bir yorum yaptığı için.. Gerçekten mükemmel..

Giray ve Tufan devam kardeşlerim , renktaşlarım..

15 Aralık 2010 Çarşamba

Sen Olsan Kızardın..


Sen olsan kızardın‚ beğenmezdin‚ yada öyleymiş gibi yapardın...

Küserdin‚ kaçardın içeriye‚ izlemezdin Fenerbahçenin maçını‚ yüzünü ekşitirdin Volkanın yediği gollerden‚ bir de rakıdan...

"Gel bak‚ iyi oynuyoruz" der‚ çağırırdım seni‚ kolundan tutar‚ getirmeye çalışırdım salona. İnadın inattı‚ göz ucuyla bakardın Deividin golüne‚ beğenmezdin‚ yada öyleymiş gibi yapardın...

Sonra sonra‚ ne hikmetse yolun düşerdi salona‚ 3. golü yerdi Fener‚ bunlar topçu değil der‚ çıkardın işin içinden. "Hadi‚ sen de üzülme‚ çek bakalım kafayı" derdin‚ "değmez" derdin "kendini üzmeye...Koca adam oldun artık..."

Sonra devre arası olurdu‚ tilki uykusuna yatardın kanepede‚ perçemin düşerdi alnına‚ düzeltirdim usulca "Alex çevirecek derdim maçı"‚ cevap vermezdin...

İkinci yarının başlamasıyla Fenerbahçe bir başkaydı‚ bir gözünü aralar‚ Gökhan için "Bu çocukta iş var" derdin... Elma dilimleri kararmaya başlardı meze tabağında‚ gol gelmezdi. Uyudun sanır üstünü örterdim‚ gelmezdi gol...

Birden‚ Deivid vururdu topa‚ ev yıkılır gibi olurdu‚ ben kendimden geçmiş bağırırken‚ sen gözlerini açardın...

Uzatmalara giderdi maç. Gol atamazdık uzatmada. Sen olsan kızardın‚ beğenmezdin‚ yada öyleymiş gibi yapardın... "Volkan kurtaracak penaltıları!" demezdik ikimizde‚ nazara inanırdık... Fenere inanırdık‚ ama sen inanmazmış gibi yapardın‚ beğenmezdin...

Son penaltıyla kendimden geçerdim ben‚ sen yine sakin‚ yine sessiz olurdun. Keyfin yerine gelirdi‚ sen belli etmesen de‚ ben anlardım. Sen yine beğenmezdin‚ "Kaçmaz o goller" derdin‚ izlemediğin maçın golleri için...

Sen olsan... Beni kızdırmak için beğenmezdin Fenerbahçeyi...

Sen olsan... Birlikte kalkardı galibiyet kadehleri...

Sen olsan... Yine bu kadar kaptırırdım kendimi...

Sen olsan... Yine şampiyonluktan konuşurduk... Sen beğenmezdin‚ yada öyleymiş gibi...

Fenerbahçe çeyrek finalde...

Bir de sen olsaydın... Keşke... O zaman ağlamazdım... Yanında...

14 Aralık 2010 Salı

BASRİ DİRİMLİLİ

Basri abi, Topa Burun Vuruyorlar!


Basri abi merhaba..
Umarım rahatın yerindedir, huzurlusundur orada.. On seneyi geçti sen gökyüzüne çıkalı.. Aramızda 'uzak kuşak' farkı olduğu için "hikayelerinde büyüdük" diyemiyorum, sadece 'efsane' olduğun bilinir bu eşrafta.. Unutulmadın, her fırsatta muhabbetimize düşüyorsun, hiç merak etme, aklımızdasın.. Çok şey bilmem hakkında, ama derler ki başın kanlar içindeyken hava topuna yükseldiğinde yankılanan "şaap" sesi, tribünden duyulurmuş.. Ne güzel adammışsın sen Basri abi..

Bu hafta sana futbolla alakalı pek birşey anlatabileceğimi sanmıyorum.. Hiç girmiyorum o konuya zaten.. Senin, çubuklu için ter döktüğün yıllarda daha yeni yetme olan çömezin Aykut Kocaman, hoca oldu başımıza, ne de iyi oldu.. Görsen, nasıl yakışıyor aslında.. Şimdilik değerini bilemiyoruz pek, sonra anlaşılacaktır elbet.. Basri abi, laf aramızda burada bir Lugano var, sorma gitsin.. Sana benzetiyorlar biraz..
Konu dağılmasın ağbi, bir derdim var benim.. Hani tamam, sizlerin zamanıyla kıyaslanamaz 21. Yüzyıl futbolu, endüstriyele kapıldık gidiyoruz, eşleştirmek ağır demogoji olacak, farkındayım.. Sizin zamanınızda çaput bağlarlarmış, ama şimdi kırmızı kramponlu lejyonerler var demek olmaz, farkındayım.. Fakat, günümüzle kıyasladığımızda bile haddinden fazla çelişkiler barındırıyor bünyesinde bu futbol sektörü denilen meret.. Sektör oldu Basri abi, görsen ne paralar dönüyor piyasada.. Ankaragücü ile oynadık bu hafta, takımın maşallahı var, ilk yarı iyiydik ama olmadı işte, iki gol yedik, gitti üç puan.. Deplasmana gidecektik, 135 lira dediler bilete Basri abi.. İdrak edebilmen için asgari ücretin 570 lira olduğunu belirtmem gerek.. Sizin dönemle kıyaslarsak hata yaparız dedim ya, ona mahsuben bu gereksiz bilgi.. Çok kişi gidemedi deplasmana Basri ağbi, çok pahalıydı.. Gidenlere de helal olsun tabi, seninle aynı fikirdeyim..
Fakat bir topluluk vardı abi orda..


O soğukta gittiler Ankara’ya, bir bildiri hazırlamışlar, onu okudular, protesto ettiler bilet fiyatlarını, tribüne girmeden geri döndüler.. Bu bahsettiğim kişiler kendilerine Vamos Bien diyorlar, anlamı “iyi gidiyoruz” demek.. Her gittikleri yere ‘iyi gidiyorlar’ ağbi.. Hani bizim büyüklerimiz zamanında bizlerin daha iyi şartlarda yaşaması için mücadele etmişler ya, onların derdi de aynı gibi aslında.. Giderek yozlaşan bu futbol kültürünü ensesinden tutup çamurdan çıkarmaya çalışıyorlar.. Uğraşmaları bile güzel değil mi Basri abi? Hem bak ne söyleyeceğim sana, protesto ettikleri esnada takım otobüsü geldi, durdurdular aracı anlattığım insanlar.. Onların neden orada olduklarını bilen oyuncular alkışladılar biliyor musun Basri abi? İçi ısınmaz mı insanın o soğukta? Senin çömezin, bizim güzel hocamız Aykut Kocaman alkışladı önce otobüsün içinde.. Sonra toplanıp döndüler geri.. Maçı da Ankara çıkışında bir köy kahvesinde izlediler.. Dönüş yolunda uyudu abi hepsi.. Malum ertesi gün iş günü.. Çalışıyorlar haliyle, öğrenciler ve işsizlerde var aralarında.. Ama bu pis düzenin içinde, bu pahalı sevdanın içinde para kazanmaları gerek diğer ‘aşkiyalar’ gibi, deplasmana gidebilmek için.. Kadıköy'e varabilmeleri için..

Basri abi bunları neden sana anlattım, inan bilemiyorum.. Huzurunu kaçırmadım umarım.. Eski bir çınara tutunmak istedim belki, kimse dinlemiyor çünkü.. Burda değişti abi herşey, bize anlatıldığı gibi yaşanmıyor sevdalar artık.. Aşile tendona giriyorlar Basri abi.. Kendi mahallemizde çevirelim artık topu, yukarı mahallede burun vuruyorlar!

soldanatak.blogspot.com'dan alıntıdır...

BUNLARI DA TAKİP EDİN

Powered By Blogger

Bu Blogda Ara

İzleyiciler