28 Ağustos 2009 Cuma

Her Ziya kadar has Fenerbahçeliyiz

28 Ağustos 2009 - admin

komanci“Nadya Komanici, Taçsız Kral Pele, Fenerbahçeli Cemil ile gittik maça, atma Ziya, biletler 55 lira.”

1- Söylemeye gerek var mı? Kale arkası olarak bu pankartın arkasındayız, sahibi tüm Fenerbahçe taraftarıdır.Yapanın ellerine sağlık.

2- Fenerbahçe taraftarı uzun zamandır yönetimden en ufak bir yardım almadan (büyük istanbul takımları dahil olmak üzere diğerlerinin aksine) her türlü deplasmana gidiyor, pankart vs çalışmalar yapıyor. Sevdaya maddi engel koymayın.

3- Kale arkası 55 tl Avrupa’daki diğer büyük külüplerin (Barcelona, Manchester United ve diğer) kale arkası rakamlarına göre oldukça yüksektir.

4- Yönetimin yolunu açtığı Büyük Yürüyüş’e tüm ruhumuzla katılıyoruz. Bu yolda “O Büyük Gece” için her şeyi yaparız. Yönetim de, Fenerbahçe’nin halkın takımı olduğunu unutmadan, taraftarına insaflı davranması lazım.

5- Endüstriyel futbola karşı, fikirsel olarak azınlık olsak da, inatla söylemeye devam edeceğiz, biz müşteri değil taraftarız

6- Ayrıca, Statta bardak su iki lira buna da karşıyız. Yakında damacana ile su sokup dağıtabiliriz de çünkü yeryüzünün en pahalı suyunu kabul etmeyeceğiz.

7- Sion maçının ardından Guiza’nın formasını almış taraftarı tartaklayıp elinden formayı alırken uzaklaşmaya çalışan emniyet mensubuna da gerekli tepki verildi ve kutsal Fenerbahçe forması ona yar edilmedi. Bu tarz durumlarda “ürün” hakkında “müşteri ilişkilerine şikayet” yerine Fenerbahçe taraftarı gerekli hareketleri yapmaya devam edecektir.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Ey Ruh ...


"Kaybolan ruhumuz seni çok özlüyoruz ..."

Açılım !

İçi boş şişe..
İçi su dolu şişe..
İçi sarı sıvı dolu şişe..
Çakmak..
Bozuk para..
Domates..
Maytap..
Taş..
Kaya..
Buz kalıbı..

Sadece televizyondan görebildiklerimizdi bunlar. Hepsi sahaya atıldı. Defalarca hem de. Bir formanın altına istediğiniz ülkeden, istediğiniz milletten, istediğiniz şehirden topçu koyabilirsiniz.. Ama tribünlere koyamazsınız. O tribünler bir bakışı, bir anlayışı yansıtır. Tıpkı bu akşam da yansıttığı gibi.. Televizyondan öğrendiğimize göre maçtan sonra da hala stad dışında olaylar devam ediyormuş.. Biber gazları havalarda uçuşuyormuş.. Yazık..

"Fenerbahçe Kulübü'nün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş bulunan asar-ı mesaisi"ne atılan onca yabancı madde, televizyon ekranlarına bile yansıyan onca kin, onca nefret, bize bu maçtan sonra sadece şu yorumu yaptırıyor malesef;

"Biz Fenerbahçe'yiz.. Ankara'dan başka Başkent bilmeyiz.."

Daha başka söze, yoruma hacet yok.. Kıssadan hisse.. Kimse kusura bakmasın, kusura bakan gitsin açılsın, saçılsın !...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

21 Ağustos 2009 Cuma

TUANA PINAR ÖZSOY




HOŞGELDİN TUANA BEBEK.

Takımımızın önemli oyuncularından özgür'ün bir kızı dünyaya gelmiştir. ALLAH analı babalı büyütsün ve en güzel günler onların olması dileğiyle...

19 Ağustos 2009 Çarşamba


Pazar günü Şükrü Saraçoğlu'na gittiğimde gözlerime inanamadım. Çünkü 55 tl olan kale arkası tribünlerinin tamamına yakını doluydu. Türk Telekom (Eski Telsim) tribününün büyük çoğunluğu kombine olduğu için onu anladım da Migros tribününü görünce hayırdır inşallah millet de iyi para var ya da yönetime ve takıma destek gerçekten tam diyerek herhangi bir protesto görmeyince de susup kalmıştım. Ama az önce Sencer'in gönderdiği maili görünce resmen sevindim ve pankartı da çok beğendim. Pankartın mesajı belli : ''Öğrenci istesede giremez.'' Migros tribününe gelen hediye biletlerin de sanırım dolulukta bir payı olabilir (!).

13 Ağustos 2009 Perşembe

HAFTANIN KAHRAMANI


Defansımızın yılmaz savaşçısı Özgür müthiş maç çıkardı. Bu haftanın kahramanı olmayı haketti Özgür..

GELİYORLAR !

Blackstocking = 6 Spartak Maslak = 6 Maçın genelinde iyi oynadık. Oynayan ve izleyenler için çok keyifli bir maçtı. Aramıza Güven ve Ender arkadaşlarımızda katıldı ve çok iyi oynayıp iyi mücadele ettiler..Özkan'ın sakatlığında forma şansı bulup orta sahamızda görev yapan Ender iyi bir maç çıkardı. Gelecek maçlarda bende varım dedi. Maçtan sonra görüşlerini aldığımız Ender ve güven şunları söylediler.. Ender " Rüyalarımın takımında forma giydiğim için çok mutluyum. Bu günü iple çekiyordum.Kaptanımız Emre sana görev vereceğim çık bu maçta oyna ve kendini göster dedi.. Bende bana güvenenleri mahçup etmediğime inanıyorum. Bundan sonra herşey Blackstocking için " Takımın bir diğer yeni transferi Güven " Uzun boyumun verdiği avantajla hava toplarında rakip forvete göz açtırmadım. Bende hep bu formanın hayallerini kuruyordum. Çocukluğumdan beri Blackstocking taraftarıydım. Kaptanımız Emre'ye çok teşekkür ediyorum bana bu takımda forma giydirdiği için. Görevimi yaptığıma inanıyorum. Burdan bütün Blackstocking taraftarına çok teşekkür ediyorum. Beni destekledikleri için " Toplantıdan sonra gazetecilere mutluluk pozları veren her iki futbolcu , parkta kaydırağa binerek " bundan sonra bizi izleyin " dediler.

11 Ağustos 2009 Salı

AYIPTIR.BU KADARDA OLMAZ...


İnsafa Davet
Bütün dünya krizde... Amerikası, Avrupası, Asyası, Afrikası... En gelişmiş ekonomilerde büyük daralmalar yaşanıyor. Dev gibi şirketler batıyor. İşsizler ordusu çığ gibi büyüyor. Büyük bir durgunluk var. Kriz ülkemizde de derinden hissediliyor. İntiharlar, soygunlar artıyor. Daha dün işinde gücünde olan bir baba, kendini bir anda eve çocuklarına ekmek götüremez durumda bulabiliyor. İşçiler, memurlar, çiftçiler, esnaflar, sanayiciler herkes zor durumda. Burnundan soluyor.

Bu durumun herkes farkında... Kapitalizmin beşiği Amerika`da Avrupa`da devlet özel şirketlere para akıtıyor. Hatta bazan devletleştirmeler oluyor... Batan şirketler devlet eliyle kurtarılıyor...

Bizde de hükümet ekomomiye canlılık getirmek için, konutta, beyaz, eşyada, otomotiv sektöründe vergileri düşürüyor... Neden? Düşürüyor çünkü ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor...

Dünya`da ve ülkemizde krizi aşmak için önlemler alınırken belki de bütün dünyada krizin farkında olmayan, varlığını hiç hissetmeyen tek yönetici grubu var... Onlar da Fenerbahçemizin sayın başkanı Aziz Yıldırım ve yönetim kurulumuzun sayın üyeleri.

Demek bütün dünyadaki şirketler iflas noktasına gelirken, onların şirketleri geçen yıla göre gelirlerini en az yüzde 25 arttırmışlar... Öyle ya! Arttırmasalar nasıl Fenerbahçemizin sıradan, derbi ya da Avrupa Kupası olmayan bir maçının kale arkası fiyatına yüzde 25 zam yaparlar değil mi?

Ülkemizde krizden etkilenmeyen, gelirlerini en az bir çeyrek arttırabilen başarılı iş adamlarının hepsinin Fenerbahçe yönetim kurulu üyesi olması bizleri ayrıca gururlandırabilir ama biz milyonlarca Fenerbahçe taraftarı bu krizi tam ciğerimizde hissediyoruz. Kimimiz işimizden olduk, kimimiz işyerlerini kapattı.

Halkından kopuk devlet, hükümet yöneticileri nasıl halkını mutsuz ediyorsa, bizim yönetimimiz de taraftardan kopuk yönetim anlayışıyla milyonlarca taraftarımızı mutsuz ediyor.

Geçen yıl bu vakitler 32 bin kombine satıldı, bu yıl 22 bin... Geçen sene biletler 44 TL idi, kale arkası tribünler bir kaç maç hariç hiç dolmadı. Bu sene 55 TL`lik biletlerle durumun daha da vahim olacağı aşıkar.

Bu bilet politikasıyla nereye varılmak isteniyor anlaşılır gibi değil. Antu.com olarak yıllardır bu konuya mantıklı bir çözüm getirmek için uğraştık. Büyük Avrupa kulüplerinin bilet satış sistemlerini araştırıp, bize uygun bir model geliştirmeye çalıştık. Bunları yönetimimize ulaştırdık. Ancak olumlu hiç bir karşılık alamadık.

Sayın başkan ve yönetimimizin, bunun tehlikeli ve Fenerbahçemizi giderek küçültecek bir gidişat olduğnunun bir an önce farkına varmasını diliyoruz. Milyonlarca taraftarı olan Fenerbahçemizin, pahalı bilet fiyatları yüzünden boş tribünlere oynaması, önce O`nun için bu kadar emek veren, mesai harcayan sizlerin içini sızlatması gerekir. Eğer gereken önlemleri almazsanız, artık Fenerbahçe maçlarını izlemek orta gelir grubuna mensup taraftarlarımıza bile lüks olacak. Belki de bu son zamdan sonra oldu bile.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

27 TEMMUZ 2009 PAZARTESI

Bir Tezahürata Özlem

Hafızamızın hatırladığı ilk tribün tanışıklığımız 1978 yılında oldu bizim. Ondan öncesi de var diyor büyüklerimiz, omuzlarından seyrettiğimiz.. Ama onları hafızamız gözümüzün önüne getirmiyor. Dolayısıyla saymıyoruz onları. 78'den beri sayıyoruz.. Velhasıl çocukluk dönemimiz tribünleri 70'lerin sonu, 80'lerin başıydı. Gençlik çağına ilk adım atış dönemimiz tribünleri 80'lerin ortaları, hızlı gençlik dönemimiz tribünleri de 80'lerin sonları ve 90'lardı..

Şimdilerde en çok pişman olduğumuz şey, gittiğimiz maçların tarih ve skorlarını bir deftere not düşmemiş olmak. Şimdiki aklımız olsa, 1978'deki o ilk Fenerbahçe-PSV maçından itibaren gittiğimiz her maçı yazardık. Kimbilir kaç İnönü, kaç Ali Sami Yen, kaç Kadıköy, kaç Spor Sergi, kaç Abdi İpekçi, kaç Burhan Felek maçı olurdu.. Ama yazmamışız işte, geçti artık Bor'un pazarı...

Bunlardan neden bahsediyorum ? Çok ama çok özlediğim bir tezahüratı yad etmek için.. Ey sevgili dostlar.. Eskiden klasik mi klasik bir tezahürat vardı. Bestesi-güftesi falan yoktu. Melodisi de yoktu. Gönül vereceği takımla yeni tanışan tüm çocukların, taraftarlık müessesesine adım atacak tüm adayların ilk öğrendiği tezahürattı belki de.. Oturup da düşünülerek yazılmamıştı. Zaten yazılacak bir yanı da yoktu. Maç esnasında kararlaştırılıp söylenmezdi de. İçten gelirdi, hançere patlatırdı.. Stadın herhangi bir yerinden fırlar, 2 saniyede tüm stadı sarardı. Takım baskı kurmuş, iyi bir atak yapmış, gol pozisyonuna girmiş ama top auta gitmişse, bir anda bütün tribünleri tek ses olarak haykırtırdı.. Salonda çok önemli bir anda gelen 3'lükten sonra, yada bir smaçtan sonra birdenbire dillerden dökülürdü. Dedik ya, oturulup da düşünülmezdi bunu bağırmak. Zaten kendisi gelirdi. En içinizden, en kalbinizden dökülür bir şekilde..

Evet, dünyanın en klasik tezahüratından bahsediyorum. 3 alkışla süslenen takım adı haykırışından bahsediyorum. Kitlenin sözleşmeden haykırdığı;

Feener (...) Feener (...)

tezahüratından bahsediyorum. Evet eskiden böyle bir şey vardı. En gaza gelinmesi gereken yerde kendiliğinden patlardı. Hepi topu 8-10 saniye sürerdi-sürmezdi. Ama elektriği hem tribündeki kitleyi, hem de sahadaki oyuncuları korkunç etkilerdi..

Bugün Fenerbahçe tribünlerinde malesef bu klasik yok olmuştur. Artık söylenmemektedir. Daha doğrusu bir yanardağ gibi bu tezahürat patlamamaktadır artık. Diğer tribünler için ahkam kesmiş gibi olmayayım ancak tv'den gördüğüm kadarıyla Galatasaray ve Beşiktaş tribünlerinde de nadirleşmiştir bu klasik. Ama onlarda tamamen bitmemiş görebildiğim kadarıyla. Zaman zaman bu şekilde bağırılıyor zannedersem.. Ama kendi tribünümde malesef kalmadı.. Bugün dünyanın hemen her tribününde varlığını koruyan, en gerekli yerlerde, en gaza gelinen durumlarda Real Madrid'lilerin "Maadrid (...) Maadrid (...)", Juventus'luların "Juuve (...) Juuve (...)", Milan'lıların "Miilan (...) Miilan (...)", İnter'lilerin "İnter (...) İnter (...)", Barcelona'lıların "Barca (...) Barca (...)" diye haykırdıkları ritüel, bizde varlığını çoktan kaybetti.. Malesef..

Bunları yermek yada yargılamak adına yazmıyorum. Özlediğim için yazıyorum. 1-0 geride olduğun ve atak üzerine atak yapıp rakibi boğduğun anda bir volkan gibi patlayan "FEENER (...) FEENER (...)" tezahüratını haykıramadığım için yazıyorum. Keşke dönse tribünlere.. Keşke yine haykırsak.. Sözleşmeden, planlamadan.. En içten, en kalpten, en candan gelen şekliyle dillerimizden dökülse, tüm Kadıköy'ü sarsa.. Keşke...

03 AĞUSTOS 2009 PAZARTESI

Seri Kaldığı Yerden Devam Ediyor

İzmir'deki Türkiye Kupası finaline kadar, Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanan son 6 maçın altısını da Fenerbahçe kazanmıştı. İzmir'deki mağlubiyetle ara veren seri, bu geceki Süper Kupa finaliyle start verdi yine. Böylelikle son 8 Fenerbahçe-Beşiktaş maçında 7 galibiyeti buldu Fenerbahçe. Son yıllarda bu kadar çok ve sık yendiği rakibine karşı son 8 maçta kaybettiği tek maçın Türkiye Kupası finali olması ayrı bir ironi. Hani insanın "ya finalde de Beşiktaş gelmiş işte, daha ne istiyorsun, nasıl bu finali kaybedersin" diyesi geliyor. "Süper Kupayı kaldırdığımız bir akşam ne İzmir'i, ne Türkiye Kupası kardeşim" diyebilirsiniz belki ama, böylesine sık yendiğimiz bir rakip olunca mevzu, insan hayıflanıyor işte.. Her neyse..

Fenerbahçe-Beşiktaş derbi istatistiklerinde durum bir kısım tarihçiye göre 121-119, diğer bir kısım tarihçiye göre de 121-117 oldu. Önde olan her ikisinde de Fenerbahçe.. Atılan gollerde de durum 440-409 Fenerbahçe lehine..

Her iki takım da bize göre tam hazır olmadığı için, sahadaki futbolu uzun uzadıya irdelemenin pek de mantıklı olmayacağını düşünüyoruz. Biraz daha zamana ihtiyaçları var her ikisinin de.

Velhasıl fazla söze hacet yok. Güzel bir gece oldu. Sezona kupa ile başlamak, hem de ezeli ve çifte kupalı rakibi yenerek kazanmak elbette ki oldukça keyif verici bir Fenerbahçeli olarak benim açımdan.. Tebrikler ve teşekkürler Fenerbahçe...

2009 Süper Kupa Finali:

Beşiktaş: 0 - Fenerbahçe: 2

Stad: Atatürk Olimpiyat
Hakemler: Yunus Yıldırım, Serkan Gençerler, Volkan Narinç.

Beşiktaş: Rüştü, Erhan (Rıdvan), Ferrari, Sivok, İsmail, Tello (Holosko), Ernst, Fink, Yusuf (Nihat), Bobo, Nobre.

Fenerbahçe: Volkan, Gökhan, Önder, Bilica, Vederson, Kazım (Deivid), Baroni, Emre (Selçuk), Andre Santos (Uğur), Alex, Guiza.

Goller: Alex (Dk.75 pen. ve Dk.90+1)

BUNLARI DA TAKİP EDİN

Powered By Blogger

Bu Blogda Ara

İzleyiciler